
Corona
Corona bize kendi sesimizi duyma imkânı mı verdi? Zor bir soru. Lâkin, hakikat içinde. Kulakların mı duymuyor bayım. Harun Cansız KBB piridir!.. İnce düşünce bir yerin mi kırılır, ruhun mu arınır?!..
Sokakları boş mu sanıyoruz? Aldanıyoruz. Her taraf kıpır kıpır. Gözlerimiz bir başka diyarda. Ağla zamanı…
Alışkanlıklarımıza hasret mi duyuyoruz? Bayım o elbiseyi çıkarıp henüz atmadınız mı? Bak, corona buradayım diyor. O sahipsiz değil ki?!..
Sanat ve edebiyat dünyamız ne yapmalı? Corona başlıklı bir havuz kurmalı. Dünya’da olan bitenler burada ne söylemiş? Kapılara tahtaları kimler çivilemiş? Ölüme insanları hangi ölüler terketmiş?
Bu faaliyet bize büyük bir zenginlik getirir. Kültür bakanımız ve ekibi bu işi kotarmalı. Önemli bir not iletiyorum bayım. Corona sonrası doğu’nun çocuklarının söyleyecek çok sözü olacak.

Hoşgeldin Ramazan
Birazdan güneşi çamlıca cami kubbesinden uğurlayacağım. Neler mi söylüyor? ”Geleceğim ve beni ezan ile bekle” diyor. Söz, bekleyeceğim ve umutla.
Soframıza kurulduk. Bir mutluluk. Alkış yok. Gösteriş yok, biz beyiz. Şükür.
Merhaba sahur merhaba. Esenlikler getirdiniz. Evet, bir başka zaman ve tad yaşatıyorsunuz. Farklı bir köşe sizin…
Sahur sofrası mideye giden yol değildir. Olmamalı. Sahur, RUH sofrasıdır. Titreşimlerin ayak sesine kulak ver. Şimdi sensizlik ve sessizlik zamanı…

Ruh Soframız
Dünya’yı kendimize hayran bırakabiliriz. Hoyrat bir medeniyet tasavvurundan, hayrat bir medeniyet anlayışına. RUH soframıza hoş geldiniz.
RUH sofrasında metal sesi yok.Derin bir tiyatroyu hayatımızdan çıkardık. Maskesiz bir yeni dünyalıyız.
İki rekât gece bekçisi namaz. Kılabilsek! Kil ve kıl iki cisim. Hayatın tam ortasında. Kil ve kir ve kıl’dan arın zamanı. Tut ki kaçmasın!..
Bir başına yok. ev ve evren yorumu değişiyor. Mezardasın. Kimselere bakma. Bekleme. Kimseler gelmeyecek.
Sahi dün’ü unuttuk mu? Herşey ham’dan pişmişe kendiliğinden mi geldi? Ahh yaramaz ve vefasız çocuklar!..

Arı ve Karınca
Arı ve karıncaları düşündüm. Acaba bu vakitte ne yaparlar. Arı ve karınca beylerine sordum. Bir tuhaf oldular. ”Oyalama bizi” dediler. Sizce doğru bir söz mü?!..
Sonra ateş dumanı çıkardı, Doğum sancısı gibi. Duman kıvrım kıvrım gök katına yükseldi. Hepsi geldi? Azrail, Mikâil, Cebrail, İsrafil birlikte indiler ve ağlıyorlardı. İns gülüyordu. Boğazım düğüm düğüm bayım…
Corona geldi
GÖK DELENLER
GÖK DELENLER(!) yerlerde sürünecekler. Beton ve çimento, yerini kerpiçe bırakacak. Kerpiç ve çarıklara dönülecek. Ahırlar ve kümesler şenlenecek. Asit ve cola colcola menşe ülkesine avdet edecek. Allah (cc) oyun kuranlara oyun kuruyor. Müslüman uyan ve üret. Zekânı atıl bırakma.
Toprak İnsanı Çağırıyor
TOPRAK İNSANI ÇAĞIRIYOR. AVANAK AVLA MERKEZLERİ TAHLİYE OLUYOR. TOPRAK DOSTLARI KENDİLERİNİ ISPAT ETMELİ…
Güzel günler göreceğiz çocuklar
“Güzel günler göreceğiz çocuklar”
Gecelerden korkmamalısın
Bak rüzgâr ışıl ışıl
Gök mavi
Güneş altın sarısı
Toprak bereket kokuyor
Korkuyu örüyorlar
Sen korkunca
Sanarlar ki onlar yaşar
Güzel günler göreceğiz
Mahpus damlarında
Hastane bucaklarında
Umuda vurulan voltalar
Güzel günler için
Umudun çocuklarıyız
Kuyuda Yusuf
Balık karnında Yunus’uz
Geceler korkutmasın
Gecenin türküleri bir başka olur…
NEJDET KÜLÜNK
01Nisan2020/15.57
Anlaşılmıyordu!
Mağaradaydık. Karanlığın karanlığını yaşıyorduk. Kimse kibrit çakamıyordu. Muma elimiz uzanmıyordu. Kapımız çalınmıyordu. Ekmek ve suyumuz yoktu. Hava küf kokuyordu lakin, yüreğimiz çağlayan gibi çağlıyordu. Fedakarlık isteniyordu. Baskı basıncı yüksekti. Sefer düşünmüyorduk. Akıllı tahammül ediyorduk.
İman ve Kuran davası sahip bekliyordu. Kara sevdalılar mağarada büyüyorlardı. O lezzet hiç unutulmuyordu. Taş baş yarıyordu; jop kol kırıyordu, trenler vagon vagon insanları ayırıyordu. Uzun bir zaman mevsimler tanınmıyordu. Karanlık aydınlık, aydınlık karanlık görünüyordu. Herkes konuşuyordu lakin iş yapmıyordu. O mağarada kömürden kalemi ile düşüncelerini projelendiriyordu. Bir mi bin mi sormuyordu. Her şey inanmakla başlar diyordu. Konuşmuyordu. Projelendiriyordu.
200 yıl oraya buraya dağıtılmış Müslümanları topluyordu. Haçlının yüreği hopluyordu. Çiçekler gülüyordu. Masonlar düşünüyordu. O hiç umursamıyordu. İnandığı ve yaşadığını anlatıyordu. Askerine güveniyordu. Askerinin çevik birleşeceğine inanmıyordu. Mamak ta yargılanıyordu. Şubatın 28 inde terliyordu. Azminden ve kararından sapmıyordu. Toprağa tohum ekiyordu. Yıllara hazırlanıyordu. Şimdi aramızda yok ama yaşıyordu. Düşmeden gidiyordu. Düşenlere üzülüyordu. Bir bayrak gülüyordu lakin anlaşılmıyordu. Sudan’da, Fas’ta, Cezayir’de, Pakistan’da, Suriye’de, İran’da, Türkmenistan’da, Türkistan’da, Azarbeycan’da biliniyordu anılıyordu. Kendi evinde elinden tuttuğu eller tarafından vuruluyordu. Kimisi güldü kimisi davuttu kimisi aliydi kimisi nihattı kimisi sadullahtı.
Aynı yağmurun altında ıslanmışlardı. Hiçtiler hep oldular sonra onu biçmeye kalkıştılar. O susuyordu, koşuyordu davasını yoğuruyordu. İçinde volkanlar patlıyordu. Putin’le çatışıyor Trump’la boğuşuyordu lakin anlaşılmıyordu.