
SAHUR
Kalk şair kalk
terk et uykuları
derin bir nefes al
davulcu kapını çalmadan
ömür bu geçer gider
iz kalmalı ömür sayfasında
yıl 1967 miydi
babam asker
hem nasıl asker
başında siyah beresi
sağ kaş üstüne inmiş
bir kartal kadar heybetli
elinde cigarası
Yenice’miydi neydi
dumanı çıkar mıydı
tutarmıydı
duman halkalarında kıvrılan neydi
Diyarbakır Bağlar’dı burası
bağlamıştı üzüm bağları
davulcu manilerle geliyor
babamın beresi siyah
annemin tülbenti süt gibi aktı
ağır uykular biz de yasaktı
davulcudan önce kalkmaktı
sofra yerde kurulur
astsubay babam bağdaşda oturur
yıl 1967
annem öksürür
babam yenice tüttürür
bağlardı burası
bağlandığımız bağlar
sahuru bir renk
iftarı bir renk bağlar
teravih vakti gelince
tabakada tütünler sarılır ince ince
çaylar gelir ve gider
sohbet kalır ince ince
babam tanktan tanka
bir koşu
sorma ey sahur
cenk olacaksa
benim babamın tankları
sahurda hazır olur
bir gece yine oruç ayı
baktım babam meydanda yok
sordum asker abiye
işte komutanım karşında
deyince baktım ince ince
babamın pas ve yağdan
zor gördüm gözlerini
iftar vakti çoktan geçmiş
babam vatan aşkı ile kendinden geçmiş
beni görünce babam
orucu hatırlamış
bir iftar, bir sahur
bağlarda yaşamak varmış.
20Mayıs2020/Çba/04.33