Kuş Kanat Çırpınca

Akşam ezanı okundu, okunacaktı. Martılar kanat çırptı, çırpacaktı. Bülbüller yıldız sarayında manolya ağacının yapraklarına kondu, konacaktı. Balıklar büyük balıklara yem oldu, olacaktı. Zaman durdu, duracaktı. Hayat kalın bir duvara tosladı, toslayacaktı.
Şam’da insanlar öldü, ölecekti. Lice’de asker, polis, şehit oldu, olacaktı. Rüzgar bu mevsim esti, esecekti. Tabutlardan ölüler dışarıya çıktı, çıkacaktı. Evlatlar annelerini öldürdü, öldürecekti. Başkanlar bin yıllık İslam medeniyet mirası üzerinde huzur evleri açtı, açacaktı. Teba, Başkanı alkışladı, alkışlayacaktı. Kaddafi Arap baharında öldü, ölecekti. Saddam Arap son baharıydı. Gannuşi Tunus’ta oyunu bozacaktı. Bir kadın ağlayacaktı. Bin kadın ne için gülecekti? Çocuklar doğacaktı. Çocuklar ne için ölecekti? Balzac bile bu sorulara cevap bulamayacaktı. Dostoyoveski çaresiz kalacaktı. Napolyon’un kılıcı paslanacaktı. İskender kendi düğümünde boğulacaktı.
Müezzin efendi akşam ezanını Beylerbeyi Camii şerifesinde okumayacaktı. Yorulacaktı. Yoracaktı. Yâr peşinde koşacak, takatsiz kalacaktı. Tuş’a basacaktı. Ezan mekanik okunacaktı. Minarenin gölgesinde başı örtülü bir kız ezanla beraber erkeğe sarılacaktı. Bütün kâinat şaşıracaktı. Ezan ağlayacaktı. Delikanlı utanacaktı. İki ayrı cins nefesleriyle birbirini yakacaktı. Çocuk kurtuluşu kaçmakta bulacaktı. Adam 4. Katın penceresinden ellerini uzatacaktı. Kızın başındaki örtüyü çekip alacaktı. Kendisini tutmayacaktı. Ne olduysa olacaktı. Minarenin hilalinden bir kuş kanat çırpacaktı. Genç kızın başındaki örtüyü kuş kapacaktı.

About Author

Connect with Me: